Bence sen de haklısın!
Her yanımızı saran ‘akıllı’ teknolojilerin aslında Nasreddin Hoca’nın ‘sen de haklısın’ felsefesiyle temellendirildiğini biliyor muydunuz? Yani “Bulanık Mantık” düşünme sistemiyle…
Çamaşırın kirlilik derecesini algılayıp ona göre su ve deterjan kullanan çamaşır makineleri, otomatik vitesli, sıcaklık, basınç ve hıza göre yakıt harcayan araçlar, uçaklardaki otomatik pilot sistemi, ortamda birinin olduğunu hisseden alarm sistemleri, internette yazdığınız kelimeye göre neyi aramış olabileceğinizi tahmin eden arama motorları, el yazısı, parmak izi, görüntü ve ses tanıma sistemleri, “Yüzüklerin Efendisi” filmindeki askerleri gerçekçi gösterebilmek için kullanılan bilgisayar efektleri, kullanıcısının hava sıcaklığı 30-32 dereceyken kendisini 22 dereceye ayarladığını öğrenen klimalar, gidilecek katların sırasını en az enerji ve zamanı harcayacak şekilde belirleyen asansör sistemleri, chat odalarındaki küfür içeriğinin tespitinin sağlanması, nesnenin uzaklığına göre netleme yapabilen fotoğraf makineleri, facebook’ta size benzeyen kişileri bulmanıza yardımcı olan ‘ikiz yüz’ programı ve daha saymakla bitmeyecek birçok ‘akıllı’ teknoloji… Hepsinin yetenekleri birbirinden farklı ama bir ortak noktaları var; Nasreddin Hoca! İnsan sağduyusu, mantığı ve sezgileriyle davranan bu teknolojilerin temelinde Nasreddin Hoca’nın “Sen de haklısın” felsefesi yatıyor.
Davalıya döner Nasreddin Hoca “Haklısın” der; davacıya döner “Sen de haklısın” der; katip “Hocam hem davalı hem de davacı nasıl haklı olur?” dediğinde katibe döner ve “Sen de haklısın” der. Nasreddin Hoca’nın yüzlerce yıl önce keşfettiği “Bulanık Mantık” ile düşünme sistemi, günümüzün teknoloji, siyaset ve felsefe dünyasının harcını oluşturuyor. Kürt, Ermeni, türban, laiklik, şeriat, parti kapama, doğu-batı çelişkisi gibi sorunlarla kafası allak bullak olmuş ülkemizde “Bulanık Mantık”tan söz etmenin ‘mantıklı’ olacağını düşündük. Peki nedir Bulanık Mantık? Klasik Aristo mantığının ‘bir şey ya kırmızıdır ya kırmızı değildir’ önermesine karşın ‘bir şey hem kırmızıdır hem de kırmızı değildir’ diyerek kafa tutan bir
düşünce sistemidir. Örneğin ‘akıllı’ klimamız havayı sıcak veya soğuk diye ikiye ayırmıyor. Havanın hem sıcak hem de soğuk (yani ılık) olabilme ihtimalini de göz önünde bulundurarak havanın sıcaklık ‘derece’sine göre bir ayarlama yapıyor. Çamaşırın kirlilik ‘derece’sini algılayarak ona göre az, biraz, oldukça, çok veya çok fazla deterjan ile su kullanan çamaşır makineleri de böyle. Kirli veya kirli değil demiyor; kirli ile temiz arasındaki çizelgede ‘kirlilik-temizlik’ derecesi saptaması yapıyor. Yani Bulanık Mantık’ta her şey bir derece meselesi. Nasreddin Hoca ‘sen de haklısın’ derken, herkesin haklı ile haksız arasındaki çizelgede iki kutba da bir derece yakın olabileceğini anlatmak istemiştir. Yani kimsenin yüzde 100 haksız olamayacağı gerçeğini!
1965 yılında Kaliforniya Berkeley Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Fakültesi’nde dekan olan, Azeri Türklerden Prof. Lütfi Askerzade tarafından “Bulanık Kümeler” başlıklı bir makale ile bilim dünyasına tanıtılan bu mantık sistemi, bugün başta Japonya olmak üzere teknoloji üreten dev şirketler tarafından kullanılıyor. Bundan etkilenen siyasiler tek bir ideolojiyi değil çok sayıda ideolojiyi birleştirerek kitlelere hitap ediyor. Batı düşünce sistemine ait olan Aristo mantığındaki ‘bir şey ya öyledir ya öyle değildir’ iddiasına karşın, Doğulu kabul edilen Bulanık Mantık ‘bir şey hem öyledir hem de böyledir’ diyor.
Peki bu düşüncenin temeli neye dayanıyor? 1900’lerin başında bilim dünyasını birbirine katan Kuantum Fiziği’ne. Meşhur çift yarık deneyi ile tek bir elektronun aynı anda iki yerde birden olabildiği ispatlanınca tüm kafalar karışmıştı. Dünya baştan sorgulanmalıydı. Sorgulandı da! Hem de her şey, matematik bile. Einstein’in ünlü “Matematik kanunları gerçeği yansıttıkları sürece kesin değildirler. Kesin olduklarında gerçeği yansıtmazlar” sözü Kuantum Devrimi’nin bir sonucuydu.
Öyleyse artık “çamaşır makineleri çamaşırın az kirli olduğunu algılayıp biraz deterjan ve su kullanıyorsa, ben neden A partisine oyumun birazını veremiyorum? Artık matematikçiler biraz 2 ile az çok 3’ü toplamaya başladıysa, ben neden biraz Kemalist, az çok İslamcı, oldukça liberal ve azıcık da faşist olmayayım?” deme zamanı geldi!
İTÜ İnşaat Mühendisliği Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zekai Şen
İstanbul Teknik Üniversitesi’nde BUMAT’ı (Bulanık Mantık ve Teknolojisi Kulübü) kurdu. Okulda Bulanık Mantık dersleri veriyor ve sınavlarda soruyor. İnternette de konuyu anlattığı videoları bulunuyor.
Nedir Bulanık Mantık?
-Aslında bu doğal bir mantıktır. Ama 2300 sene önce Aristo bu doğal mantığı basitleştirmek için 0-1’li mantık yani ‘evet-hayır’, ‘beyaz-siyah’, ‘artı-eksi’ gibi iki seçeneği olan bir mantık haline getirdi. “Ya benim dediğim doğrudur ya da doğru değildir” cümlesiyle örnekleyebiliriz. Ama bir insan bir olayda biraz haklı biraz haksız olamaz mı? Siyasetçi arkadaşlarıma da Bulanık Mantık öğrenmelerini tavsiye ediyorum.
Bilim bundan nasıl etkilendi?
-Öklid geometrisi yerine kesirli geometri denen Fraktell geometrisi kullanılıyor artık. Matematik bile bulanıklaştı. Matematikçiler biraz 2 ile azçok 3’ü toplama derdinde.
Teknolojiyi nasıl etkiledi?
-Günlük konuşmalarımızda ifadelerimiz hep bulanıktır. Biraz, az çok, belli belirsiz, hafiften gibi kelimeler kullanırız. Artık çamaşır makineleri de böyle çalışıyor. Sensörlerle kirlilik derecesini algılıyor. Makinenin bir ucundan lazer gönderiyor. Karşı tarafa az ışık düşüyorsa belli ki kir fazla ve bu yüzden ışınlar direkt olarak karşıya geçememiş. O zaman ‘çok kirli’ diye algılayıp ona göre deterjan ve su kullanıyor. Tamamen insan özsezisi, sağduyusu.
Bu teknoloji ilk nerede kullanıldı?
-İlk Japonya kullanmaya başladı çünkü Batı kültürüne tersti. Doğulu bir mantıktı. Ama 90’lardan sonra mecburen Amerika da kullanmaya başladı. Bugün reklamlarda bir ürünün başına ‘akıllı’ kelimesi getiriliyorsa hepsi Bulanık Mantık ürünüdür.
Japonya’da en önemli kullanım alanları nelerdir?
-Mesela trafik sinyalizasyonları. Aristo mantığına göre beş araç da olsa 100 araç da olsa ‘trafik var’dır. Ama Bulanık Mantık’ta çok az, biraz, oldukça, bayağı diye tanımlamalar vardır. Böyle trafik lambaları var. Kuyruğun uzunluğuna göre kırmızının ya da yeşilin süresini kendisi belirliyor. En önemli örnek ise insansız çalışan Tokyo metrosu. Hiç sarsılmadan, freni hissetmeden duruyorsun metroda. Volkswagen de artık sıcaklık, basınç ve hıza göre yakıt yakıt harcayan araçlar üretiyor. Yüzde 20 benzin tasarrufu sağlıyor.
BUMAT’ta neler yapıyorsunuz?
-Mesela İSKİ’ye iki tane yazılım yaptık. İstanbul’da hangi semtlerin hangi gün ve saatlerde ne kadar su kullandığını belirleyip su dağıtımını ona göre düzenledik. Yüzde 15 su tasarrufu sağladık. Zeytinburnu Belediyesi için de binaların deprem haritasını çıkardık. Ölçümleri “dayanıklı ya da dayanıksız” diye yapmadık; ne açıdan ne kadar dayanıksız olduklarını tespit ettik.
………………
Mehmet Altan
Aslen bir istatistikçi ve yıllardır Kuantum Fiziği ile ilgileniyor.
Neden fizik verilerini düşünce hayatında kullanıyoruz?
-İnsan evreni, doğayı nasıl tanımlarsa, bütün hayatı da onun üstünden kurgular. Örneğin Newton fiziği evrenin makro düzeyde işleyiş yasalarını çıkarmıştı. Adam Smith de iktisadı Newton fiziğinin bir türevi olarak oluşturdu.
Dünyada siyasiler Bulanık Mantık’ı kullanıyorlar mı?
-Kimse artık dünyada keskin bir taraf olarak çoğunluğu sağlayamıyor. Bu uzun zamandır böyle. Mitterand Fransa’da 1981’de Sosyalist Parti’nin başkanıydı. Bir analiz yaptı ve dedi ki ‘artık işçi sınıfı toplumun egemen unsuru değil, çoğunluğu kapsamıyor, ben bunun yanına ücretlileri de, memurları da koyayım’ dedi. Sonuçta devlet başkanı oldu. Tony Blair de bu mantığın başka bir siyasal uygulamasını yaptı. İşçi Partisi’nin mantığını yumuşattı. Clinton da demokratlarla cumhuriyetçilerin en olumlu yanlarından muazzam bir kitleye gitti. Bush da demokratların olumlu yanlarını benimseyerek yola çıkmıştı.
AKP’nin başarısını bu anlamda nasıl değerlendirebiliriz?
-AKP’nin toplumun çok daha geniş kesimini kapsayabilecek, cumhuriyetçilerle demokratların anlamlı ve yığınlara giden politikalarını bir araya getirmek gibi bir becerisi var. Devrimci, muhafazakar, sosyal demokrat gibi büyük kalabalığın düşünüşünü kendi uygulamasında bir araya getirdi.
CHP bunu yapamadığından mı başarısız?
-CHP toplumun yeni etkileşimlerinden ve değişimlerinden yeni dersler çıkarmıyor. Gittikçe azalan ve daralan bir şekilde aynı üslubu sürdürüyor. 1930’lu yılların devletçi geleneğin mirasçısı olan bir takım kesimin duymak istediği sloganları söylüyor.
………….
Onarımcılar grubu genel koordinatörü Elektrik Elektronik Mühendisi İsmail Yiğit
Değişik meslek gruplarından gençlerin bir araya gelerek konu üzerine yapılan çalışmaları Türkçeye çevirdikleri ve yazılar yazdıkları bir grup (www.onarimcilar.net)
Bulanık Mantığı siyasette kullanırsak nasıl bir rejim yaratırız?
-Hitler, insanları Aryan ırkından olanlar ve olmayanlar diye ayırırken, Stalin Rusyasında insanlar devrimciler ve karşı-devrimciler olarak sınıflandırılırken ve McCarthy Amerikasında insanlar ya komünist ya da anti-komünist diye tanımlanırken kuşkusuz ki ikili mantık kullanılıyordu. Ülkemizdeki laiklik, Kemalizm, Müslümanlık, irtica vb. kavramlara dair tartışmaların da son derece sığ bir şekilde klasik mantıkla yürütüldüğünün de altını çizmek istiyoruz. Dolayısıyla, Bulanık Mantık esaslı siyasi rejimlerin insanları daha huzurlu ve mutlu yapabileceğini öngörebiliriz.
Bulanık Mantık seçimlerde kullanırsa nasıl bir tablo çıkar ortaya?
– Bulanık Mantık esaslı bir seçim sisteminde ise oyunuzu örneğin üç parti arasında belli yüzdelerde dağıtma imkanınız olacaktır. Bu da daha doğru bir sonuç verecektir.
Bulanık Mantık ile tasavvuf benzer özellikler gösteriyor değil mi?
-Kuantum Fiziği ‘çift yarık deneyi’nde bir elektron iki delikten aynı anda geçebiliyor. Bize anlatılan eski hikayelerde de mesela bir insan aynı anda hem İstanbul’da hem de Mekke’de Hac’da olabiliyordu. Kuantum kuramının neresi garip? Bu hikayeleri bilmeyenler için gariptir ama bir Türk için o kadar da şaşılacak bir durum değil.
…………………….
Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Okyay Kaynak
Bulanık Mantık temelli sistemler geliştirmek üzerine çalışmalar yapıyor.
Bulanık Mantık’ı örnekleyebilir misiniz?
-Pazar günü Aristo’nun ikili mantığına göre haftasonu kümesine aittir. Cuma da haftaiçine. Ama gerçek yaşama bakarsak Cuma günü öğlen sonrası itibariyle tatil havasına gireriz aslında, Pazar öğleden sonra da pazartesini düşünmeye başlarız. Pazarın haftaiçi, Cuma’nın da haftasonu kümesine bir aidiyet derecesi vardır yani.
Teknolojide ilk nerede kullanıldı?
-Mamdani bu mantıkla çalışan ilk makineyi yaptı, çimento fabrikalarındaki buhar tribünlerinde kullandı. Basınç düşükse biraz aç, az kapa gibi dilsel tanımlayıcılar kullandı. Artık sistemler çok komplike, her biri için matematiksel sistemler üretmek çok zor. Dolayısıyla modele gereksinim duymayan bir denetim yaklaşımı çok daha kolay geliyor insana. Bulanık Mantık temelli denetleyiciler de bunu yapıyor. Uzman bir kişinin size söylediği kurallardan ve insan sezgisinden kaynak alıyor. Yani sözel sembollerden faydalanıyor. İnsansız hava araçlarında da, Google’da da Bulanık Mantık kullanılıyor.
Bu alanda çalışmalarınız var mı?
-Çok uzun yıllardır çalışıyoruz bu konu üzerine. Abs fren sistemlerine bir uygulamamız var mesela ve bu yıl sunacağız. Tekerlekle yol arasındaki tutunmayı maksimuma çıkardık. Yani lastik yolun durumunu kavrayıp ona göre davranıyor, kayganlık azaltılıyor. Amaç en güvenli bir şekilde arabayı durdurmak. İnsansız hava araçlarının otonom uçması konusunda da Hava Harp Okulu’ndaki bazı subaylarla yaptığımız çalışmaları yayınladık.
Lütfi Askerzade’nin makalesi, 1960’ların sonlarına kadar bilim çevreleri tarafından kabul görmemiş ve hatta ABD Kongresi’nde ABD Ulusal Bilim Vakfı kaynaklarının boşa harcanmasına örnek olarak anılmıştı! 70’lerde ise Japon ve Avrupalı bilim adamları tarafından mühendislik uygulamalarında kullanılan kuram hızla gelişti.
Çift yarık deneyi
1927’de de Clinton Davisson ve Lester Germer tarafından elektronlar üzerinde yapılır. Deneyde tek bir elektron iki dikdörtgen yarıktan geçirilerek, yarıkların arkasındaki ekrana yansıtılır. Elektronun yarıklardan birinden geçmesi beklenirken o her iki yarıktan da aynı anda geçer ve ekranda sıralı aydınlık ve karanlık şeritlerden oluşan bir girişim yani dalga deseni ortaya çıkarır. Bilim adamları böyle mucizevi bir şeyin nasıl olabileceğini anlamak için bir sonraki deneyde yarıklara gözlem aleti yerleştirir. Gözlem aletinden evvel ekranda dalga deseni oluşturan elektron bu kez normal bir madde gibi (parçacık) davranır. Yani tek bir yarıktan geçer. Yani madde biz ona baktığımızda sanki bunu anlıyor ve ‘bir yerde, bir şekilde’ görünmek üzere kılık değiştiriyor. Washington Üniversitesi’nden matematikçi Thomas McFarlane’e göre dünyanın görüntüsü sadece bir illüzyon.
Kuantum bilgisayarlar yolda
0 ve 1 yani var ya da yok mantığına göre çalışan günümüz bilgisayarlarının yerine yakında kuantum bilgisayarları geliyor. Bit yerine ‘Kübit’lerle çalışacak kuantum bilgisayarları üzerine çalışmalar sürüyor. Bu bilgisayarlarda çok daha fazla bilgiyi işlemek mümkün olacak.